Çarşamba, Haziran 29

kalbim kırık
bugün bütün şişeleri kendime açıyorum
karışmasın kimsecikler
daha düşmedim,

uçuyorum.

Pazartesi, Haziran 27

kırık.

ocakta cay
ama buz gibi icim
tepede ay
her sey sensiz ne bicim
hayat kuru
gozlerimde yas var
tek bi soru
"niye kırık bu kadar"
bi sakam var
sen haric kimse gulmez
unutursun!
dediler kırk gun surmez
kazagın bende.
koklamaya korkarım.
bırak kalsın.

eğilmeden güneşe,özgür kalışlarını..

Bir yaz gecesi,otururken bahçede 
Dolunay gökte,yakamoz vurmuş dibe 
Hanımeli kokusu karışmış yasemine 
Ateş böceklerini seyredaldım,bu gece 


Kendime benzettim yanışlarını
Yönsüz yolsuz kanat çırpışlarını
Eğilmeden güneşe özgür kalışlarını
Bir mevsimlik hayat buluşlarını.. 

Cuma, Haziran 17

Şimdi bir yerlerde düş kuruyordur biri.Bildiği bütün güzel şeyleri bir bir yerleştiriyordur düşlerine:Günlük güneşlik günleri,ezberindeki şiirleri,en çok sevdiği kelimeleri,incecik kelebekleri,annesini..kurdukça yıkılıyordur,başka bir yerde başka birinin düşleri.Kuruldukça yıkılan kimi düşler gibi..

güzel yazı defterimden yazı.

güzel insanlar tanıdım bu dünyada.anlarlardı,telleri kırık şemsiyelerin dilinden.dalıp giden gözlerin nereye bakmadığını anlarlardı.
güzel dostlarım oldu,umutsuzluğumu ikiye bölüp büyük olanını kendilerine alırlardı.
güzel mektuplar aldım.yüz defa okunur mu bir mektup? işte ben yüz defa okunan mektuplardan aldım.
güzel yollardan gectim, dönüp bir kez arkama baksam, ikinin hatrı kalırdı sonra üçün,sonra dördün.
güzel akşamlar yaşadım.hiç bitsinler istemezdim.
güzel rüyalar gördüm.kimi uykusuz gecelerimde,tozlarını siler onları tekrar görürdüm.
güzel sabahlara uyandım.horoz sesleri ve yeni demlenmiş çay kokusu,rüyalarımdan arta kalan resimleri süpürür,gözlerimin kapaklarını yavaşça açarlardı.
güzel nehirlere rastladım.ağaçlara çarpmamak için durmadan kıvrılırlardı.
güzel şarkılar dinledim.güzel denizler gördüm.güzel yağmurlarda ıslandım.güzel sular içtim.güzel şiirler okudum.
güzel kuşlar uçtu göğümden.
...
yaşayıp giderken ardıma baktım da demin güzel şeymiş dedim şu yaşamak..

Çarşamba, Haziran 15

serenade für Nadia!

sen nasıl 
nasıl harika bir kitapsın!

Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin.. Bir kokusu var, bütün çiçeklere değişmem. Bir ışığı var, bir rengi var, seni özlemenin anlatılmaz. Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni; seni özlediğim içindir..

Perşembe, Haziran 9

kafam cam kırıklarıyla dolu doktor; bu yüzden beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor. 
                                                                                                                                        oğuzatay.
koşmasan da olur,yürümek insana hep bir sonrası olduğunu hatırlatır.

Salı, Haziran 7

:)

piggy- i'm the queen elizabeth...i will play her...
michelle pfeiffer - you can not be queen piggy...
piggy- why? am i not beatiful enough...no...i will be queen elizabeth...
michelle pfeiffer - piggy you are a pig !
piggy- i m not a pig! i m the queen! get out of my way!

bir yıldız tut içinden!

-tuttum.
-bir yıldız daha tut içinden. sonra bir yıldız daha... içindeki yıldızlar çok olursa, ipil ipil aydınlık olur için.

Cuma, Haziran 3

aşk da zaten,tesadüfen.


bir yaprak uçuyor ağaçtan
pat diye kucağıma
adını gördüm sanki
damarında 
uykularımı bölen
gündüzümü geceden
adını duydum sanki
dudağında lalalalala


Perşembe, Haziran 2

anlamı varsa güzel.

Hayat kısa.

Bütün yollar uzun.

Herkes köşeli.

Dünya yuvarlak. (bkz. Ay tutulmasının gölgesi)

Varılacak yer yok.

Sadece yolculuk var.

Kelimelerin içi boş, dışı süslü.

Sadece gözler ve davranışlar gerçek.

Bazı çiçekler pembe, bazlıları beyaz, bazıları dikenli.

Herkes bir yerinde güzel.

Herkes her şeyi yapmaya muktedir.

Ağaçlar sonbahara aşık.

Herkesin tamamen soyunabileceği birine ihtiyacı var.

Herkesin bir ara her şeyini soymaya ihtiyacı var.

Dışarısı soğuk.

Kadınlarla erkekler benzemez.

Herkeste ortak olan, farklı olandan çok.

Sokakta aklına bir şey gelince gülenler, aşık.

Bir erkeğe, bir kadına, bir hayvana ya da bir çocuğa.

Canlılarla sarılı değilsen, hayatın kurak.

Affetmek ve kabul etmek birbirine benzer.

Her şeye başka bir şekilde yeniden bakılabilir.

Her gün teşekkür etmek iyidir.

Her gün şükretmek iyidir.

Her gün en azından birini ya da bir şeyi biraz daha sevmek iyidir.

Koşmasan da olur.

Yürümek insana hep bir sonrası olduğunu hatırlatır.

Bir yerden gidilmez, hiçbir şey bitmez.

Düşündüğün şeyler sana şekil verir.

Bazen sopa gibi olursun, bazen ay çöreği, bazen sabun gibi köpüklü.

Ne düşünüyorsan öyle.

Herkes her şeyi hisseder.

Bulaşık yıkamak ve yemek yapmak anne.

Aile en sağlam sığınak.

Belli bir yaştan sonra herkesin yüzü üzgün.

Alışkanlıkları terk etmek alışılmadık.

Delilik yaygın.

Bazı şarkılar kalbi ikiye ayırabilir.

Altı ay sonra ölecek olsan nasıl yaşardın?

Tek soru var o da bu.

İnsan gelecekkolik.

Gelecek daha gelmemiş bir şimdi.

Geçmiş olmuş bitmiş şimdiler.

Asansörde yanındakilerle konuş.

Konuşmamak ruhu kısar.

'Off' diye bağır, 'hey' diye bağır, 'aaaa' diye bağır.

Yüksek sesler çıkarmak, coşkulu şeyleri yanına çağırır.

Ne yöne saparsan sap, virajlı.

Hayat anlar gibi olunamayan şey.

Paylaşmaktan başka şansın yok.

Hayatındaki her şeyi serbest bırak.

Yerçekimine güven.

Sayıklamak serbest.

'Sen yeter ki sev' şarkı sözü.


                                           Nil.

gönderilemeyen

Bu yazdıklarımı okumayacaksın sen, ama ben yine de sana yazıyorum.

Çok sevgi cümleleri birikti içimde kimseye diyemediğim, demek istemediğim, sana ait. Senin yüzüne söylemem lazım bunları, senin üzerine alınman lazım. Başkasına söylediğim zaman anlamsız oluyor, havada kalıyor. Sana ait olduklarını sanki onlar da biliyor, cümle susar mı? Ağızdan çıkan laf duyulmaz mı? Öyle oluyor işte. Senin duyman gereken şeyleri başkalarına söylediğim zaman ne ben inanıyorum ağzımdan çıkanlara ne duyan inanıyor bunları kendine söylediğime. Çok sevgi cümleleri birikti içimde, kağıda yazıyorum uçup gidiyor.

İçim çok gürültülü, dışım sessiz, sana konuşmam lazım benim, senin gözlerine bakmam, senin dudaklarına yakın durmam lazım. Kelimelerimi duyan kulaklar senin değilse kelimelerin de bir anlamı kalmıyor. İçimden tekrar ediyorum sürekli aklımda dolaşanları. Bu gürültüler uykularımı kaçırıyor, geceleri fısıldaşmalarla uyanıyorum. İçime bakıyorum sana diyemediklerim, odaya bakıyorum bomboş. İçim çok gürültülü, dışım çok sessiz, kağıda konuşuyorum uçup gidiyor.

Duygularımı topluyorum hüzün oluyor, mutluluk, sevinç, neşe ne varsa gülmeye dair bir göz yaşı alıp gidiyor avuçlarımdan. O kadar duyguyu sığdıramıyorum içime, geriye bir tek hüzün kalıyor. Akşamları beni odama hapseden, düşünmeden boş boş duvarları seyrettiren bir hüzün. Oysa yazınca çok masum bir duygu gibi hüzün, kulağa da hoş geliyor ancak yaşaması berbat. Berbat oldum ben, bir hüzün tüketti beni. Duygularımı topluyorum hüzün oluyor, kağıda ağlıyorum uçup gidiyor.

Yalnız kaldım ben, çok yalnız. Sorsan aslında bir sürü insan sayabilirim sana etrafımda olan. Her gün arayıp soran, dışarı çıkaran, yemeğime eşlik eden, sinemaya götüren. Ama çok yalnızım ben. Yalnız kalmak istiyorum aslına bakarsan, kimseye neden seninle dolu olduğumu anlatmak istemiyorum, kimse sormasın seni bana ben kimsede seni görmeyeyim istiyorum. Ama olmuyor, olmaması da iyi gibi, senin tanıdığın insanlardan da uzaklaşmak senden uzaklaşmak gibi. Arada bir sohbetlerde adının geçmesi senin gerçek olduğuna olan inancımı arttırıyor. Bir gün duymasam senin adını sanki kafamda yarattığım biriymişsin gibi düşünmeye başlayacağım. Gerçek olamayacak kadar güzelsin demek istemiyorum… ya da öylesin belki de. Yalnız kaldım ben, çok yalnız kağıtla dertleşiyorum uçup gidiyor.

Evet, Bu yazdıklarımı okumayacaksın sen, ama ben yine de sana yazıyorum. Belki açık bıraktığım camdan uçar bu kağıtlar ve sonbaharda düşen bir yaprak gibi gelip buluverir seni. Sen benim yazdığımı anlamadan okursun da aklına ben gelirim. Üzerine alınırsın belki ardında kalan şeyleri, beni. Şimdi kalkıp gideceğim bu odadan, camlar açık, kağıtlar camın hemen yanındaki masanın üstünde. Döndüğümde uçmuş olursa kağıtlar gözlerinden öpüyorum. Ben olduğumu sen de anlayacaksın.

Çok acı içindeyim ben, kağıda yazıyorum kağıt tutuşuyor…

aşk ve acı

"Gecelerim, çarpan kocaman bir yürek gibi. Gecelerim aysız; pencereden süzülen gri ışığa gözünü kırpmadan bakıyor. Gecelerim ağlıyor, yastığım nemli ve soğuk. Gecelerim beni yokluğuna itiyor; seni arıyorum, yanımdaki dev bedenini, soluğunu, kokunu arıyorum. Neredesin? Bedenim, şu sakat külçe, senin sıcaklığında bir an kendini unutmak istiyor. Gecelerim paçavraya dönmüş bir yürek. Gecelerim beni aşkla tutuşturuyor, ama senin eksikliğini çektiğini biliyor ve bu gerçek karanlıkta bir bıçak gibi parlıyor. Gecelerim sana uçabilmek, seni uykunda sarmalayıp bana getirebilmek için kanatları olsun istiyor. Ama gecelerim her türlü deliliğin yasak olduğunu ve düzensizlik yarattığını biliyor. Gecelerim senin ve benim hazza eriştiğimizi görmek için röntgencilik yapmak istiyor, ama bedenim birkaç sokağın ya da adi bir coğrafyanın bizi ayırdığını anlayamıyor..." 


frida.

teşekkür.

Kuşlar,belki de siz varsınız diye gökyüzü bu kadar mavi...Ah sevgili mavi! Bütün renklere teşekkür ederim;ama sana ayrıca teşekkür ederim.
Ceketim! Sana da teşekkür ederim,şunca yıldır üzerimdesin,hala eskimedin.
Ayakkabılarım,size de teşekkür ederim.Sizinle gidebiliyorum ta nerelere.Sizinle dönebiliyorum ta nerelerden.Ceplerim,bu kışta... kıyamette az şey değil yaptığınız üşüyen ellerim için... Ellerim,siz olmasaydınız,bütün bunları nasıl yazardım?
Gözlerim,rüyalarımı gerçekten sizinle mi görüyorum? Başımı koyduğum yastık,üzerime çektiğim yorgan!

Gündüzleri siz de beni özlüyor musunuz?
İçimde akan ırmak! Lütfen akmaya devam et! Ucu cennete çıkan yol,sende yürümeyi seviyorum.

Bir misket yuvarladım sana doğru.

Sana doğru yuvarladığım şu misket var ya;içi öyle dolu ki.Bu yüzden diğerlerinden biraz daha büyük görünüyor,bu yüzden ağır ilerliyor sana doğru. Sana doğru yuvarladığım şu misket var ya;içinde biraz deniz, biraz gökyüzü, biraz güneş,biraz da ay var(...)Sana doğru yuvarladığım şu misket var ya; içinde yarım kalmış bir şiir ve yeni ez...berlenmiş bir şarkı var. Sana doğru yuvarladığım şu misket var ya; bir misket değil sanki(...) Sana doğru yuvarladığım şu misket var ya;içinde benden olan bir şey var.Sana doğru yuvarladığım şu misket var ya sana doğru yuvarlanmaya devam ediyor.

şarkını söylediğin zaman.

"Bende anlayamadığın nedir biliyor musun?"
"Neymiş?"
"Nazım'ın dediği gibi: 'Ben artık şarkı dinlemek değil,şarkı söylemek istiyorum.Kendi şarkımı.' Ama yapamam biliyorum, çünkü o şarkı içimde kuruyup kaldı. Beni öldüren bu işte."
"Şarkılar bitmez, yeni şarkılar filizlenip doğar her zaman..."